Hâlâ aynı soruyu soruyoruz: 'Neredeydiniz?'
Okan GEÇGEL - TİGAD Genel Başkanı
Bugün 15 Temmuz’un yıldönümünde herkesin dilinde aynı cümle var: “Unutmadık, unutturmayacağız.” Fakat gerçekten unutmamak ne demek? Unutmamak sadece bir gün hatırlamak, bir anma programına katılmak mıdır? Yoksa o gecenin taşıdığı anlamı bugün hâlâ içselleştirip, her alanda demokrasiyi korumaya devam etmek midir?
Bu sorunun cevabı; adaletin işleyişinde, devlet kurumlarının şeffaflığında, medyanın özgürlüğünde ve halkın gerçek bilgiye ulaşma hakkının korunmasında gizlidir. Eğer bu başlıklarda samimi değilsek, o zaman 15 Temmuz’u anlamadık demektir.
MEDYANIN ROLÜ: KAMERANIN ARKASINDA KALAN KAHRAMANLIK15 Temmuz gecesi Türkiye’de sadece sokaklar değil, haber merkezleri de hareketliydi. Gazeteciler silahların gölgesinde haber yaptı, televizyonlar darbe bildirilerini değil halkın sesini ekrana taşıdı. Sosyal medya, enformasyon savaşının cephesi hâline geldi. Gerçekleri paylaşmak, doğru bilgiyi yaymak, halkı yönlendirmek gibi kritik görevler, o gece medyanın sırtındaydı.
Ancak bugün geldiğimiz noktada, aynı medya çalışanlarının sesi kısmaya çalışılıyor. Ekonomik kıskaca alınan yerel medya, ilanlarla susturulan dijital gazeteler, hedef gösterilen basın mensupları… Bu tablo, o gece verilen mücadelenin ruhuna aykırıdır.
Eğer 15 Temmuz’un ardından hâlâ bağımsız gazetecilik ayakta kalmak için mücadele ediyorsa, bu ülkede sadece tanklar değil, baskının şekli de değişmiş demektir. Ve bu, demokrasi adına ciddi bir tehdittir.
MİLLİ BİRLİK 'SLOGAN' MI, GERÇEK Mİ?15 Temmuz’dan bu yana en çok kullandığımız ifadelerden biri de “millî birlik ve beraberlik.” Peki bu birlik sadece devlet erkânının yan yana durduğu fotoğraflardan mı ibaret olacak? Yoksa bu milletin en ücra köşesinde yayın yapan bir internet gazetesinin, kısıtlanmadan, tehdit edilmeden çalışabilmesinde mi tecelli edecek?
Gerçek birlik, tüm görüşlerin var olabildiği, eleştirel seslerin bastırılmadığı, yandaşlıkla bağımsızlığın birbirine karıştırılmadığı bir iklimde mümkündür. Unutmayalım ki; 15 Temmuz’da millet sadece “iktidarı” değil, kendi yaşam tarzını, düşünce özgürlüğünü ve ifade hürriyetini de savundu.
HATIRLAMAK YETMEZ, HESAP SORMAK DA GEREKİRHer yıl dönümünde aynı şeyleri söylüyoruz: Şehitlerimize rahmet, gazilerimize minnet. Elbette ki bu vefa duygusu kıymetlidir. Ama vefa, sadece duygusal değil, aynı zamanda siyasal ve toplumsal bir bilinçtir.
Bugün hâlâ FETÖ’nün sivil ayakları ortaya çıkarılmıyorsa, o gece nerede oldukları belli olan bazı isimler hâlâ etkili mevkilerde tutuluyorsa, halkın zihninde tek bir soru dönmeye devam eder: “Neredeydiniz?”
Biz TİGAD olarak sadece 15 Temmuz’da değil, her gün demokrasiyi savunuyoruz. Halkın haber alma hakkını, gazetecilerin özgürlüğünü, bilgiye erişimin şeffaflığını savunuyoruz. Çünkü biliyoruz ki özgür basın sustuğunda, darbe sadece tankla değil, kalemle de yapılır.
SONUÇ YERİNE15 Temmuz, bir milletin refleksidir. Bağımsızlığa, demokrasiye, hukuka sahip çıkma refleksi. Ama bu refleksin devam etmesi için sistemin kendisi de sağlam durmalı. Medya özgür olmalı. Halkın sesi susturulmamalı. Gerçek hesaplaşma yapılmalı.
Bu vesileyle, bir kez daha başta 15 Temmuz şehitlerimizi rahmetle anıyor, gazilerimize şükranlarımı sunuyorum. Ama aynı zamanda, hepimizi şu soruyla baş başa bırakıyorum:
O gece millet sokaktaydı. Peki, bugün demokrasinin yanında kim var?