Oldu olacak ‘Anzavur’a da fatiha okuyalım…’

Yeni değil, Bandırma’da son yıllarda için için gelişen bir tartışma ve bir sohbet trafiği yaşanıyor.

 

Konu ne?

 Çerkez Ethem..!?

 

Çerkez Ethem üzerine yapılan son günlerdeki tartışmalara bir de ’Çerkezcilik’  muhabbetleri eklemlendi. Bandırma’nın tarihsel olarak aslında bir Çerkez kenti olduğu vb. fikri oluştu.  Ancak Bandırma’nın tarihini doğru okumak, iyi anlamak ve gelecek kuşağa doğru şekilde aktarmak gerekir diye düşünüyorum.

 

Baştan belirtelim: Türkiye ve Türklerin Cumhuriyet tarihi boyunca (öncesi de dahil) Çerkez nüfusu, çerkezcilik gibi hiçbir zaman etnik temelli bir sorunu olmadı. İşgal yıllarında başını İngilizler’in çektiği ve Yunanlıları bu amaçla tepe tepe kullandığı kışkırtmalar ve Anadolu’nun parçalanmasına ve milli mücadelenin bölünüp, zayıflatılmasına yönelik girişim ve yeltenişleri atlamıyoruz tabii ki.

 

Hiç kuşkusuz, öncelikle okumak ve yaşanmış olaylar konusunda bilgi, görgü sahibi olmak gerekiyor. Bu konuda uzağa da gitmeye gerek yok. Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk isimli kitabını okumak bile ön fikir sahibi olmak açısından yeterli.

 

Şaşırtıcı..!

 

Tam da ‘Terörsüz Türkiye’ tartışmalarının yaşandığı bir dönem de ’bu çerkezistan sevdası’ nereden çıktı, çıkartıldı  diye sorabilirsiniz. Öncelikle belirtelim: İşgal yıllarının zorlu koşullarında bile çerkez nüfusun çoğunluğunun ne böyle bir sevdası vardı ne de davası vardı. O yıllarda da bu sorunu kaşıyan İngilizler ve piyonları Yunanlılardı. Yani dert, bu coğrafyanın derdi değil, Batı emperyalizminin ve uşaklarının derdi idi.

 

O nedenle şu soruyu sorabiliriz: Cumhiyet Türkiyesi’nde Çerkezlerin bir sorunu var mı?

 

Olabilir, vardır da… Ki sorun, kültürel ve folklorik temelde olabilir ama bu konuyu ve sorunu özellikle kaşıyanların amacı ve derdi başka. Biliyoruz ki, PKK’nın terör sorununun diri olduğu dönemden başlayarak, çerkezler üzerine sinsi bir tertip ve provokasyona açık bir faaliyet yıllardır sürdürülüyor.  Özellikle İsmet İnönü’nün şahsına yönelik odaklanmış bu faaliyet aslında Atatürk’e ve Cumhuriyet Türkiyesi’ne karşı gelişen, geliştirilen bir hamle.

 

Gelelim Çerkez Ethem’in anılması konusuna. Bu hikaye, Ethem ve kardeşleri için iyi başlamış ama sonu kötü bitmiş bir hikayedir. Önce milli kurtuluş tarihini ve sürecini iyi bilmek, araştırmak, anlamak gerekiyor. Başka..? Askeri anlamda savaş gerçeğini iyi bilmek ve araştırmak gerekiyor. Ethem’in sonu trajiktir ama sadece Ethem’in sonu değil, Ethem gibi 150’likler listesinde yer almış veya almamış birçok kişi için trajik yaşam öyküleridir söz konusu olan.

 

‘Hainlik’ ve ‘ihanet’ bir kişi açısından ne kadar trajik bir sonu ifade etsin, bu tip olayların bir savaşçı asker açısından trajik, dramatik gibi yorumlanacak yanı yoktur. Sınırı, düşman hattı belirler ve o hattı geçemezsiniz ve elinizi kolunuzu sallaya sallaya geçiyorsanız ya öldürülür ya da hain ilan edilirsiniz.’ Ama, mazeretim vardı’ diyemezsiniz, sizi kimse dinlemez, bir Fatiha’ya bile hasret gidersiniz.

 

Bu nedenle ben, Emre köyde düzenlenecek Çerkez Ethem Anması ve okunacak Mevlid-i Şerif’i çok anlamlı bulmuyorum. Tam Tersi, bu kafayla, biz yarın da, Anzavur’un ruhuna Fatiha okur, Anma düzenleriz.

 

Bu toprakların dili de imanı da var. Üzerinde yaşadığımız toprak sormaz mı, Köprülü Hamdi Bey’in suçu neydi, diye.!

 

Esen kalın…