Reklamı Geç
YAZARLAR
DOSTOYEVSKİ'den TOLSTOY'a...
Ozan Utku ARICAN
25 Mart 2022 - Cuma 18:59
253 defa okunmuş.

Yazarlar, dünyaya bakış açılarıyla bin bir çeşit insan gözünü hafızalarında sahne ederler. Örneğin, sinema salonunun en arka koltuğunda bilmem kaçıncı yüzyılın filmini oluştururlar. Her edebi eseri,O’nun için  bir çocuktur. Baştan aşağıya döneminin röntgenini satırlara aktaran yazar, onu geleceğe taşır, çocuğunu uzun süren sancılar sonucunda doğurup meydana getirir. Küçük bir oda da dünyayı anlamaya çalışır.

Günün sonunda keyif çatacağı vaktin hayalini kuran insanlara, pencerenin ardından bakan iki çift gözdür. Dikkati üzerine çekmek istemez. Sessiz ve sakince çizeceği duygu ve görüntü ağlarını anlamaya çalışır. Gözü yürüyen insanlara takılır. Alelade yolda yürüyenleri tanımaz. Ya da çorbacıda çorba içenleri. Hepsi her zaman olduğu gibi ihtiyaçlarını gidermekle meşguldür. Kimi zaman oturduğu lokantada onların düşüncelerine şahit olur. Karşısındaki insanı çözmeye ve algılamaya çalışır. Bir mekana sürekli gidiyorsa zamanla onunla dost dahi olabilir. Belki bu kişide dikkatini çeken bir şey vardır. ‘Gerek’ denilen şey onu yönlendirir. Onun algısı, bakış açısı, düşünceleri nasıl ve ne kadar gelişmişse, ancak o kadarı yansıtabilir. Görünen dünya, bizim kadardır. Görünmeyen ise bilmediklerimiz kadar çoktur. Yazıldıkça, pencereler aralandıkça, yayılan ışık karanlık patikaları aydınlatır. Karanlık yollarda elinde meşalesiyle bilmek istediği yolda ilerleyen düşünür, labirenti ustalığı kadar aşar. Bazen labirentte boğulur, çıkmaz sokağa ulaşır.

Neticede bilir ki, ilah değildir. Sadece yoldan geçen sıradan bir insan olduğunu kabul etmiştir. O da yer, içer, güler, eğlenir, ağlar, kızar, sever. Lakin yalnızdır. Düşünmenin, labirenti olacağını bilmez. Çıktığı yolculuk, ona ve onun gibilere özeldir. Zamanla insanları kendisinden aşağı görmeye başlar. Sanki sınıfsal bir ayrım hissetmektedir. Ancak zamanla, ayrışmanın doğallığını kaldırmaya başlar, aslında sıradan olduğunu fark eder. Duvarları yıktığı o an, değerli olan şeylerin kıymetini daha iyi anlar, gönül gözüyle dünyaya seslenmeye başlar. Artık o, ben içinde bendir, sen içinde sendir…

   Ruhun yapışık ikizidir. İnsanlığın vicdanı, devinim noktasıdır. Kökleri bir ağaç gibi dünyayı sardığında, pencerenin ve duvarların ötesinde, sinirsel bağlarla canlara bağlanmıştır. Kutsal bir kavrayışla insanlığı kucakladığını hisettiğinde, bundan daha önemli bir gücün olmadığını varlığında hisseder. Bu hissi yok etmek artık mümkün değildir.

   Yaşananları sayfalara sığdıran dünyası ve diliyle, insanlık tarihinde izler bırakan yazarlar, çağdan çağa insan beyninin labirentlerinde gezinirler. Bedenleri kitaplarına, sesi satırlarına, duyguları cümlelerinin derinliğinde hayat bulmuştur. Ellerinde ki kalem fırçayla insanlığın türlü rengini kullanan yazar, kültürlerin ve tarihin portresini çizmiştir.

   Dünya topraklarının haritalarla bölündüğü bir gezegende, sadece sanat sınırları ortadan kaldırır. Ne savaşlar, ne kurallar, ne alınan kararlar sanatın önüne geçebilir. Çünkü, su taşı döve döve parçalar.

   Dünya insanlarının dilleri ve kültürleriyle birbirine yabancı olduğu bir gezegende, sadece sanat onları kucaklar.  

  Dünya karanlığa gömüldüğü, ümitsizlik içinde kıvrandığı zaman, sanat, ümidi kalplere taşırlar.

  Şu garip günlerde, sanatın evrensel, yani sınırsız, baskılardan uzak kalmasının hayret verici olmadığını bilmek ne kadar da değerliymiş... Ellerimizden kayıp giden zenginlikleri kör cahiller gibi nasıl da yok etmeye meyilliymişiz... Sanatı ve sanatçıyı yasaklayacak kadar korkunun akıl almaz doruğuna erişen faşizmin vahşi dişlerini gösterebildiği gelişmiş toplumlar sayesinde, sanatın en büyük silah olduğunu bir kez daha görmüş olmanın mutluluğu içindeyim. Meğer aydınlık, sadece şovalye zırhlarınızdan ibaretmiş.

Adınız
Yorumunuz
Hiç yorum yapılmamış.

Diğer Yazıları

KUKLACI-SAHNE-OYUN
494
15 Temmuz - Neyi Niye Yazmaktan Korktunuz?
109
KEMALİZM’DEN RAHATSIZ OLANLAR…
58
ATA'NIN YOLU
106
YOL HARİTASI
128
GÖKBÖRÜ
113
KARTALKAYA FACİASI ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
112
DEPREM GERÇEĞİ VE SOSYOLOJİK DURGUNLUK
102
YILLAR ÖNCE YAZDIĞIM BİR YAZININ ANIMSATTIKLARI
103
SURİYE MESELESİNE NASIL BAKMALIYIZ?
99
BARIŞ- DEMOKRASİ – CUMHURİYET VE NEO-LİBERALİZM?
129
Türk Rönesansı: KÖY ENSTİTÜLERİ (1940-1954)
173
Türk Siyasi Zihniyeti Neden Çözüm Üretemiyor?
259
TÜRKİYE'DE DOĞRU SİYASET HANGİ İLKELERE DAYANMALI?
215
HAYAT BİZE NEYİ ÖĞRETEMEDİ?
189
GERÇEĞİN IŞIĞINDAKİ BUKALEMUN
196
TARTIŞMA VE ELEŞTİRİ KÜLTÜRÜ NİYE ÖNEMLİ?
281
GERÇEĞİN IŞIĞINDAKİ BUKALEMUN
194
ŞEREF VE İSTİKLÂL
199
İktisadi Krizler Tüketim Alışkanlıklarını Nasıl Etkiledi?
194
Anadolu ve Türkler
196
SİYASİ DURUŞ VE KİMLİK SORUNU
202
‘Türkiye, Türkiye’den Büyüktür’
217
KIVILCIM
204
GAFLET-DALALET-HIYANET
230
TOPLUMSAL ALZHEİMER
224
TÜRKİYE'DE EĞİTİM ÜCRETSİZ Mİ?
242
ABD'NİN 'CAMBAZA BAK' OYUNU !
231
FİYASKO: NEO-LİBERAL EKONOMİK-POLİTİKA
226
AŞAĞILIK PSİKOLOJİSİ VE İNSANOĞLUNUN DEHLİZLERİ
254
İNTERNETİN NATO'SU NE ANLAMA GELİYOR?
189
TARİHTE BİR YOLCULUK.. (1)
214
KÜLTÜREL DÖNÜŞÜM VE EĞİTİM
207
BİR PULSUZ DÜŞÜNCE
240
MABED
195
ATATÜRK VE DEVRİM -2-
207
BU GİDİŞLE...
250
ATATÜRK VE DEVRİM -1-
200
CEPHANE
252
BELEDİYE, HALKLA İÇSELLEŞME VE HALKÇILIK
233
13
286
Endüstriyel Et Yığınları
212
Batıcılık ve Aşağılık Psikolojisi
256
Kapitalizm İçerisinde Şans Oyunu ve İnsana Dair..
236
GÖNLÜ YOL GÖSTERİCİ, ELİ ÖPÜLESİ İNCİLÂ ÖĞRETMEN
327
Çok Farklı Bir Gelecek..!
332
Çok Farklı Bir Gelecek..!
211
EFESLİ HERAKLEİTOS'A SELAM OLSUN
230
TAVUĞUN BACAĞI..!
226
Deve Kuşu Politikası
221