Mahmut Esat Bozkurt..!
Dr. Girayalp Karakuş
O bir İttihatçı hem de İttihatçıların sol kanadından bir siyasetçi. Daha 28 yaşında kendisine Adliye ve Maarif Vekaleti Başkanlığı teklif edilmiş biri. Cumhuriyet’e pek çok armağanı oldu.
“Medeni Kanun” ve “Bozkurt-Lotus Davası'nın kazanılması onun siyasi kariyerini parlattı. Aynı zamanda Kemalizm ideo-politiğinin ilk teorisyeni. Yurtsever-milliyetçi, laik, ulus-devletçi, halifeliğe karşı, hukukçu, ilerlemeci vd… Onun adı “Mahmut Esat Bozkurt.”
Mahmut Esat Bozkurt 1892’de Kuşadası’nda doğdu. Küçüklüğü Selçuk Yolu üzerindeki Arvalya Çiftliği'nde geçti. İlköğrenimini Kuşadası ve İzmir’de geçirdi. İzmir İdadisi'ni bitirdikten sonra 1908 yılında İstanbul Hukuk Fakültesi'nde lisans eğitimine başladı. 1912’de mezun oldu. Daha sonra Fribourg Üniversitesi'nde yeniden hukuk lisansı yaptı ve 1919 yılında aynı üniversitede doktorasını tamamladı. Doktora tez konusu olarak “Osmanlı Kapitülasyonları Rejimi”ni seçen ve Fribourg Hukuk Fakültesi'nde tezini başarıyla savunarak hukuk doktoru unvanı alan M. Esat, tezinde, Osmanlı’nın tek taraflı olarak kapitülasyonları kaldırma hakkına sahip olduğunu ileri sürdü.” (1) Böylelikle Türk Devleti'nin kapitülasyon hakkındaki tezleri ilk defa bir Avrupa üniversitesinde kabul edilmiş oldu.
Mahmut Esat Bozkurt, Balkan ve 1. Dünya Savaşlarını görmüş biriydi. Osmanlı’daki azınlıkların Osmanlı Devleti’nde teker teker nasıl isyan ettiklerini gözledi. Bu yüzden ülkenin kurtuluşunu yurtsever-milliyetçi olunması gerektiğine bağlıyordu ve bir yurtsever olarak Ege Bölgesi Yunanlar tarafından işgal edilince, arkadaşları Şükrü Saraçoğlu ve Kazım Nuri ile Anadolu’ya geçip işgalci Yunanlara karşı savaştı. Mahmut Esat Bozkurt aynı zamanda halkçı ve köycü biriydi. 2. Meşrutiyet döneminden itibaren sürekli olarak ülke kalkınmasının köylerden başlaması gerektiğini savundu. “Çiftlik Mektupları” yazı dizisinde köylerin nasıl kalkınabileceğini okuyuculara anlatarak çözüm önerileri getirdi. (2)
Milli Mücadele'nin kazanılmasından sonra Mahmut Esat Bozkurt, İzmir milletvekili olarak TBMM’ye girdi. Londra Konferansı'na katıldı ve kısa süreliğine İstiklal Mahkemelerinde üyelik yaptı. Devrimin halka anlatılması için Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yazılar kaleme aldı. “Milli Mücadele öncesi Hizmet, İttihad, Köylü ve Ahenk gazetelerinde; Milli Mücadele yıllarında Ankara’da Yeni Gün, Anadoluda Yeni Gün, Hakimiyet-i Milliye; Cumhuriyet döneminde ise Vatan, Sada-yı Hak, Halk Dostu, Anadolu, Son Posta, Halkın Sesi, Tan, Yeni Asır, Ulus ve Yeni Sabah gazetelerinde yazıları yayınlanmıştır. Bozkurt’un kaleme aldığı başlıca eserler ise şu şekilde sıralanabilir: 1) Beynelmilel Bozkurt-Lotüs Davası’nda Türkiye-Fransa Müdafaaları (Ankara, 1927), 2) Osmanlı Kapitülasyonları Rejimi Üzerine (Doktora Tezi) (İstanbul, 1928), 3) Türk İhtilalinde Vatan Müdafaası (İzmir, 1934), 4) Türk Köylü ve İşçilerinin Hakları (İzmir, 1939), 5) Devletlerarası Hak “Hukuku Düvel” (Ankara, 1940), 6) Atatürk İhtilali (İstanbul, 1940), vıı) Aksak Demir’in Devlet Politikası (İstanbul, 1943)”(3) İzmir İktisat Kongresi'nin toplanmasında önemli roller üstlendi. Daha önce yukarıda değindiğim üzere Mahmut Esat’ın en büyük eserlerinden birisi İsviçre’den Medeni Kanun'un Türkiye’ye uyarlanmasıydı. “Türk Medeni Kanunu (1926), Türk Ceza Kanunu (1926), Ticaret Kanunu (1926), Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (1926), Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (1929), İcra İflas Kanunu (1929) gibi önemli yasal değişiklikler M. Esat tarafından, onun bakanlığı döneminde hayata geçirilmiştir.”(4)
Mustafa Solak, Bozkurt-Lotus olayında Mahmut Esat’ın rolünü ve olayı şöyle anlatmaktadır: “Mahmut Esat, Cumhuriyet tarihinde 'Bozkurt-Lotus' olayı olarak adlandırılan, Bozkurt adlı Türk gemisiyle Lotus adlı Fransız gemisinin 2.8.1926’da Ege’de çarpışması nedeniyle iki ülke arasında çıkan anlaşmazlıkta 1927’de Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni Lahey Uluslararası Adalet Divanı’nda temsil etti. Kazada 8 Türk denizcisinin ölmesi üzerine Fransız kaptan Türk Adliyesi tarafından tutuklanmış, bu tutuklama Fransa ile sorunlara neden olmuştu. Türkiye olayı Lahey Adalet Divanı’na götürmüş ve dava 7 Eylül 1927’de Türkiye lehine sonuçlanmıştı. 1934’de Soyadı Yasası kabul edildiğinde, Atatürk, bu davadaki başarısına dayanarak Mahmut Esat Bey’e 'Bozkurt' soyadını verdi.”(5)
Mahmut Esat şüphesiz milliyetçiydi. Kendisi klasik anlamda Marksist-Leninist değildi. Ancak komünizmin ideoloğu Karl Marks’a derin saygı duyuyordu. Onun hakkında şunları ifade etmiştir: “Beş sene oluyor. ‘Marks’ı okuyorum. Onu tam anladım dersem, kendi kendimi aldatmış olacağım. Anlamağa çalışıyorum demek, daha doğru olacak gibi geliyor bana... ‘Marks’ı bu kadar derin, bu kadar çetin buluyorum. Bu beş senelik devamlı etütten önce ve sonra ‘Marks’ filozofisi hakkında yazılmış çok eserler gözden geçirdim. Fakat? Bir şeyin hakikatine varmak için bu metod tehlikeli olabilir. Çünkü: Herkes ‘Marks’ı bir türlü, bir başka türlü anlamaktadır. En yakın arkadaşları bile! Şunu hemen söylemeliyim ki: ‘Marks’ın anlayabildiğim yerlerini çok yüksek buldum. Baş dönmeden erişilmesi zor denecek kadar yüksek! Nitekim: ‘Değer ve İş’ (Sây ü Kıymet), Değer Artığı (Fazla-i Kıymet), ‘Tarihî Maddiyetçilik’, ‘Merkezleşme’ konuları (mevzuları), bize bütün bir insanlık tarihi kavramını (mefhumunu) anlatıyor. Hele ‘sınıf kavgaları’! Hele bu konu! Bana göre ‘Marks’ın filozofisi, bir mihenk taşına benziyor: Tarih ona vuruldukça, insanlığın bahtı görülüyor. İnsanlığın uzun ve derin asırlar içinde saklanan kara bahtı!... ‘Marks’ filozofisi, karanlıklarda kalan gerçeklerin (şeniyetlerin) üstüne tutulmuş bir projektördür. Bunsuz tarihi anlamak ve görmek yolunu ben bulama¬dım. ‘Kapital’ ‘Marks’ın büyük izeri (eseri) bütün dillere çevrildi. Onu bizim dilimizde ne zaman okuyacağız? Ne zaman göreceğiz? Bütün bunlar için ‘Marks’ edebiyatının dilimize çevrilmesini istiyorum. Ve bu çevirme: Sağa ve sola doğru bulanık sularda balık avlamak isteyenlerin takkesini düşürecektir. Ortada: Hak ve gerçek egemen olacaktır.”(6)
Mahmut Esat laikliğin yılmaz savunucularındandı. Halifeliğin kaldırılması fikrini de sonuna kadar desteklemiş bir siyasetçiydi. Halifeliğin İslam dininde şart olmadığını hatta siyasi bir kurum olduğunu ve zamanla da bu siyasi kurumun etkisinin kalmadığını savunuyordu. Laik bir devlette halifelik makamının olmaması gerektiğini yazılarında belirtmiştir.(7) Ona göre; Şeriye Vekaleti yerine Diyanet İşleri Başkanlığının kurulması müspet bir gelişmeydi. Çünkü Şeriye Vekaleti sultanların hegemonyalarını meşrulaştırmak için herhangi bir araçtan başkası değildi.(8) Diyanet İşleri Başkanlığı ülkede laikliğin tesis edilmesi ve doğru dinin halka anlatılması için kurulmuş kurumdu.
Mahmut Esat Bozkurt Kemalizm düşüncesinin ilk ideologlarındandı. Yapılan sosyal devrimlerin hepsinde imzası vardı. Kemalizm’i ideolojik bir düşünce olarak ilk olarak 1930’lu yılların başında açıkça dile getirdi. Ona göre; Mustafa Kemal Atatürk; Napolyon, Hitler ve Mussolini gibi liderlerden daha ihtilalci bir liderdi.(9) Atatürk çağı aşmış biriydi. Gelecek nosyonu üzerinden Atatürk değerlendirilirse gelmiş geçmiş tüm liderlerden ileri konumdaydı. Atatürk’ün ortaya koyduğu ilkeler yolundan çark edilmezse Türkiye Cumhuriyeti Devleti kısa zamanda çağdaş uluslar arasına girecekti. Ancak bunun için gericiliğe taviz verilmemeliydi. Mahmut Esat Bozkurt gericiliğe karşı tavrını Bursa Ayaklanmalarından sonra sertleştirmiştir. Yazdığı yazılarda oldukça sert üslup kullanmıştır. Çözüm ona göre belliydi: “Çağdaş ulusların yolundan gitmek.”
Mahmut Esat Bozkurt’a yönelik eleştirilerin başında onun şovenist yaklaşımlarının olduğu ile ilgili savlar gelir. Onun 19 Eylül 1930 Ödemiş’te yaptığı şu konuşma en çok eleştiri aldığı açıklamalarından biridir. “Benim fikrim, kanaatim şudur ki, dost da düşman da dinlesin ki, bu memleketin efendisi Türk'tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır.”(10) Bozkurt’un bu açıklamaları özellikle Türk olmayan vatandaşlarda büyük tepki uyandırdı. Rum gazeteleri her gün gazetelerinde Bozkurt’u yerden yere vurdu. Öncelikle tarihi kişilerin konuşmalarını değerlendirirken konuşmasını gerçekleştirdiği zamana ve konuşmasından sonraki gelişmeleri iyi tahlil etmek gerekir. Söz konusu konuşmanın genişletilmiş hâli şöyledir: “Cumhuriyet Halk Fırkası'nın azasındanım çünkü bu fırka bu vatanın maddi, manevi varlıklarını yabancıların ellerinden alarak Türk milletine verdi (…) Düne kadar vapurlarda, şimendiferlerde, memleketimizin bütün ticari ve mali müesseselerinde kimler çalışıyordu ve bunlar kimlerin ellerinde bulunuyordu? Türk olmayanların değil mi? Bugün kimlerin ellerindedir? Türklerin! Bütün bunlar Cumhuriyet Halk Fırkası'nın mahsulüdür. Bağlar, bahçeler, hatta dağlar, ovalar, mal mülk memleketin iktisadiyatı Türk olmayanların ellerinde değil miydi? Bugün bütün bunlar Türklerin ellerine geçti. Bu da Cumhuriyet Halk Fırkası'nın siyasetinin semeresidir. Düne kadar yabancıların yanında amelelik yapan binlerce Türk’ün bağ, bahçe, mülk sahibi olduğunu görüyoruz. Cumhuriyet Halk Fırkası'ndanım. Çünkü bu fırka bugüne kadar yaptıkları ile esasen efendi olan Türk milletine mevkiini iade etti. Benim fikrim, kanaatim şudur ki, dost da düşman da dinlesin ki, bu memleketin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır. (…)”(11)
Bu konuşmasından sonra İsmet İnönü, Bozkurt’un konuşmasındaki spekülatif noktalarda neyi kast ettiğini kamuoyu önünde açıklamasını ister. Bozkurt ise “Öz Türk olmayanların bir hakkı vardır o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır.” ifadesiyle gayrimüslimleri hedef almadığını, sadece Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'na göre Türk olup başka milliyet iddia edenleri kast ettiğini, Türk harsını samimi kabul edip de Türk’üm diyene sözüm yoktur." diye kendisini savunmuştur. Mahmut Esat Bozkurt’u eleştirenler olabilir, olması da gerekir. Zira diyalektik düşünmenin olmazsa olmazı eleştiridir. Ancak Mahmut Esat Bozkurt’un bu tarz açıklamaları üzerinden Atatürk neslini şovenlikle suçlamak ve bunlar halka zulüm yaptı demek akla ve vicdana sığmamaktadır.(12) Nitekim Mahmut Esat Bozkurt, Ödemiş konuşmasından bir süre sonra Adliye Nazırlığından istifa etti.
Sonuç olarak Mahmut Esat Bozkurt memleketimizin yetiştirdiği mümtaz insanlardan biridir. Günümüzde her ne kadar elitist olmakla suçlansa da elitist olmanın suç olmadığını düşünenlerdenim. Bir insanın iyi eğitim alması ve maddi durumunun iyi olması onu kötü biri yapmaz. Ayrıca Mahmut Esat Bozkurt bu özelliğinden dolayı memleket meselelerine sırtını dönmüş ve halkına yabancılaşmış biri değildi. O da memleketin büyük bölümünün muhafazakâr olduğunu biliyordu ancak ülkenin Batı medeniyetini ilim-irfan yoluyla yakalamasıyla kalkınacağına inanmış biriydi. Gençliğinde sosyalist fikirlere merak salmış, sosyalist hareketlerin içinde üye olmuş, Türkiye Komünist Fırkası’nın kurucuları arasında yer almış, sol-milliyetçi “Halk Dostu” gazetesinde de yazılar kaleme almıştır. Hatta Türk Devrimi halkçılık düşüncesini Narodniklerden aldığı söylenebilir. Mahmut Esat Bozkurt’un halkçılığını da bu sınıfta görmemiz mümkün. Bu durumda onu tamamen sola yabancı biri olarak göremeyiz.
Kaynakça1)Mehmet Gödekli, “Anayasacılık Ekseninde Nevi Şahsına Münhasır Bir Düşün ve Devlet Adamı: “Kemalizm İdeoloğu” Mahmut Esat Bozkurt, İÜHFM - Ord. Prof. Sadri Maksudi Arsal’a Armağan Özel Sayısı, cilt LXXV, 2017, s. 546.
2) Zeki Arıkan, “Mahmut Esat Bozkurt”, Çağdaş Türkiye Tarihi Araştırmaları Dergisi 3, Haziran 1998, s. 217.
3) Gödekli, agm, s. 547-548.
4) Agm, s. 550.
5) Mustafa Solak, “Türk Devriminin Teorisyeni: Mahmut Esat Bozkurt”, Aydınlık, 21.12.2017.
6) Mahmut Esat Bozkurt, “Karl Marks ve Türkler”, Tan, 26 Temmuz 1935; Gödekli, agm, s. 580.
7) Mahmut Esat, “Türk İhtilalinin Düsturları 8”, Sada-yı Hak, 2 Haziran 1924; Gödekli, agm, s. 564.
8) Mahmut Esat, “Türk İhtilalinin Düsturları 10”, Sada-yı Hak, 4 Haziran 1924; Gödekli, agm, s. 566.
9) Gödekli, agm, s. 558.
10) Hâkimiyet-i Milliye, 19 Eylül 1930; Vakit, 19 Eylül 1930, s.3.
11) Hâkimiyet-i Milliye, 19 Eylül 1930; Vakit, 19 Eylül 1930, s.3.
12) Milliyet, 21 Eylül 1930, s. 2; Hâkimiyet-i Milliye, 22 Eylül 1930, s. 3; Son Posta, 22 Eylül 1930, s. 3; Ateş Dağlı, “Adliye Vekili Mahmut Esat Bozkurt Bey’in Ödemiş Söylevi Üzerine Bir İnceleme”, Küçük Menderes, 26.02.2025.