Irkçılık ve ayrımcılığa müzikal bir başkaldırı: Caz müziğ
Haber
30 Nisan 2025 - Çarşamba 16:46 Bu haber 144 kez okundu
 
Irkçılık ve ayrımcılığa müzikal bir başkaldırı: Caz müziğ
Her yıl 30 Nisan'da dünya genelinde kutlanan "Uluslararası Caz Günü", cazın sadece bir müzik türü değil, aynı zamanda bir direniş aracı olduğunu hatırlatıyor.
Dünya Haberi
Irkçılık ve ayrımcılığa müzikal bir başkaldırı: Caz müziğ

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından 2012'den bu yana her yıl 30 Nisan'da cazın kültürel farklılıklara rağmen birleştiriciliğini ve kapsayıcılığını vurgulamak için "Uluslararası Caz Günü" kutlanıyor.

 

ABD'de 20. yüzyılın başında Afro-Amerikan toplumu tarafından icra edilen caz, bir müzik türünün ötesinde ırkçılığa ve adaletsizliğe direniş biçimi olarak da öne çıktı.

Afrika ritimleriyle blues, gospel gibi türlerden beslenen caz, sistematik ırkçılığa maruz kalan siyahilerin hüznünü, mutluluğunu, özgürlük taleplerini yansıtan güçlü bir araç haline geldi.

Cazın ilk dönemlerinin, ABD’de siyahilere karşı yürürlüğe giren Jim Crow Yasaları'nın uygulandığı zamana rastlaması, caz müzisyenlerinin önünde birçok engel oluşturdu.

Yasalar gereği birçok siyahi müzisyen sahne aldıkları salonlara seyirci olarak dahi giremiyor, şarkı söyledikleri otellerde kalamıyor, yalnızca siyahilere ayrılan otellerde konaklayabiliyordu.

Ünlü caz sanatçısı Louis Armstrong'un, 1931'de sahne aldığı bir otelde beyaz müşterilerle aynı asansöre binmesine izin verilmemesi üzerine konser sonrası otelden ayrıldığı ve o şehirde

bir daha sahne almadığı biliniyor.

Louis Armstrong, Billie Holiday, Nina Simone ve John Coltrane gibi isimler, eserleriyle hem dönemin sert ırkçı politikalarına karşı durdu hem de Afro-Amerikan kimliğinin kültürel gücünü tüm dünyaya tanıttı.

"Strange Fruit", "Mississippi Goddam" ve "Alabama" gibi eserler, cazın yalnızca bir müzik türü değil, aynı zamanda bir eşitlik çağrısı olduğunu da gösterdi.

Apartheid rejimine karşı politik direniş

Sadece ABD ile sınırlı kalmayan bu müzikal direniş, Afrika kıtasında da etkisini gösterdi. Güney Afrika'da Abdullah Ibrahim ve Hugh Masekela, apartheid rejiminin baskılarına karşı cazı kullanarak halkın sesi olmayı başardı.

Ibrahim’in "Mannenberg" adlı eseri, apartheid karşıtı gösterilerde marş olarak kullanıldı ve halk arasında "özgürlüğün sesi" olarak tanındı.

Masekela'nın 1976'da Soweto Ayaklanması'nda hayatını kaybeden öğrencilere atıfta bulunarak apartheid rejimini açıkça eleştirdiği "Soweto Blues" parçası da o dönem ülkede büyük ses getirdi.

Senegal, Mali ve Gine gibi Batı Afrika ülkelerinde ise caz, geleneksel müzikle harmanlanarak yeni bir kimlik kazandı.

Malili Salif Keita ve Senegalli Cheikh Lo gibi isimler, müziklerinde ayrımcılık, dışlanma ve eşitlik temalarına yer vererek toplumun sosyal sorunlarına dikkati çekti.

Senegal'de cazdan ilham alan bir cumhurbaşkanı: Senghor

Senegal'de caz müziğin kendine yer bulabilmesinde ülkenin 1960'da göreve başlayan ilk Cumhurbaşkanı Leopold Sedar Senghor önemli bir rol oynadı.

Caz, Paris'te 1930'larda sömürgecilik ve ırkçılığa karşı ortaya çıkan, Senghor'un da yer aldığı siyahi (negritude) harekete ilham vermekle kalmadı, aynı zamanda şair olan Senghor'un birçok eserine de esin kaynağı oldu.

Senghor, 1966'da Afrika'nın bağımsızlığı ve ABD'deki sivil haklar mücadelesinden hareketle ilk Dünya Siyahi Sanatlar Festivali'ni Dakar'da düzenledi.

Senghor'un dünyanın dört yanından siyahi sanatçıları "ana vatanlarıyla" buluşturmak amacıyla düzenlediği festivale ABD'li efsanevi caz müzisyeni Duke Ellington'ı davet etmesi ise büyük yankı uyandırdı.

Büyük bir coşkuyla karşılanan Ellington, festival sonrası verdiği röportajda, ilk ve son olan Afrika kıtasına yaptığı bu ziyaretin "eve dönme hissi" yaşattığını söyledi.

Senghor'un izinde Senegal'de caz

Senegal'de bugün caz alanında Senhgor'un idealizmini yakalamak zor olsa da ülkede düzenlenen uluslararası festivaller, caza ilgiyi canlı tutmayı hedefliyor.

Ülkenin kuzeyinde yer alan ve sömürge döneminde başkent olan Saint-Louis'de düzenlenen Saint-Louis Caz Festivali, 1993’ten bu yana hem yerel hem uluslararası caz sanatçılarını buluşturarak cazın Afrika'daki gelişimine önemli katkı sağlıyor.

Dakar ile köle adası olarak bilinen Goree Adası'nda 2015'ten bu yana ortak düzenlenen Dakar-Goree Caz Festivali de dünyadan önemli caz sanatçılarını Senegal'de Afrikalı sanatçılarla bir araya getiriyor.

Yine Dakar'da düzenlenen Dakar Music Expo da 6 yıldır Afrikalı genç caz sanatçılarını, müzik sektörünün profesyonellerini, yapımcıları, menajerleri ve festival organizatörlerini aynı çatı altında buluşturuyor.

Senegal'de caz müzik grubu Jamm'ın kurucusu ve gitaristi Moustapha Diop, ülkede çok kaliteli caz müzisyenleri olmasına rağmen bu isimlerin kendilerine çalacak platform bulamadığını söyledi.

Ülkede bugün popüler dans müziği mbalax, rap gibi türlerin müzik sektörünü domine ettiğini vurgulayan Diop, "Senegal'de caz hala 'marjinal' bir tür olarak kabul ediliyor. Oysa cazın arkasında bizi doğrudan ilgilendiren önemli bir misyon var." dedi.

Diop, cazın Afrika'da hak ettiği değeri görmesi için daha fazla uluslararası etkinliğin düzenlenmesi gerektiğini kaydetti.

"Nina Simone şarkıları" albümüyle tanınan Fas asıllı Fransız sanatçı Sophie Tahi de Afrika'daki tüm müzik türlerinde caz esintileri olduğunu dile getirdi.

Bir müzik festivali için Dakar'da bulunan Tahi, "Caz herkese açık bir tür ancak Avrupa'da bile hala caza mesafeli bir duruş var. Ben bile Nina Simone şarkıları albümümü çıkarana kadar daha farklı düşünüyordum ancak anladım ki caz ile yapılabilecek şeyler sınırsız." diye konuştu.

Genç müzisyenlerin caz müziğe sahip çıkması gerektiğine vurgu yapan Tahi, "Kendinizi 'ben caz yapıyorum' diyerek sınırlamayın. Caz birçok müzik türüyle harmanlanabilen çok zengin bir miras." ifadelerini kullandı.

Kaynak: Editör:
Etiketler: Irkçılık, ve, ayrımcılığa, müzikal, bir, başkaldırı:, Caz, müziğ,
Yorumlar
Haber Yazılımı