Devrim ocağından NATO işgaline: Kızılçullu
Haber
14 Haziran 2025 - Cumartesi 12:44 Bu haber 235 kez okundu
 
Devrim ocağından NATO işgaline: Kızılçullu
O okul, sadece bir bina değil; bir inanç, bir ışık, bir devrimdi. On dört yıl boyunca bu ışık, yurdun dört bir yanına dağıldı. Ellerinde kitap, yüreklerinde memleket sevdasıyla yürüyen bu eğitim neferleri; Cumhuriyet’in özünü köylere taşıdı, halkı uyandırdı
Gündem Haberi
Devrim ocağından NATO işgaline: Kızılçullu

DEVRİM A. KARASOY / HANİFE YALÇIN

RADYODA Muzaffer Sarısözen’in sesi, kuzeyden esen rüzgârın uğultusuna karışıyor. “Sivas Divriği’den, Nuri Üstünses’ten derlendi...” diye anlatıyor usta. Sazlar başlıyor, Yurttan Sesler Korosu giriyor türküye. “Aşan bilir karlı dağın ardını... Çeken bilir ayrılığın derdini. Bülbül kaça aldın gülün nargını...”

“Bir Türkü Öğreniyorum” programında, bu saatlerde tüm enstitülerde bir grup öğrenci, ellerinde kalem kâğıt, radyonun başında nefeslerini tutar. Türkünün sözleri defterlere işlenir. Sonra da müzik dersinde öğretmen adaylarının dağarcığına eklenirdi. Ama her gün olanlar, bugün olmadı. O gün zemheri Kızılçullu'ya bıçak gibi indi. Dersliklerde, işliklerde zulmeden bir soğuk dolaşıyordu. Sıra sıra tahta bavulların başında birbirine sarılıp ağlayan kız öğrenciler, öğretmenler... Onlar bugün türkü öğrenmiyor. Türkünün acısına boğuluyordu; Çeken bilir ayrılığın derdini...”

NATO İÇİN TEHDİTTİ

Günlerdir fısıltı halinde dolaşan söylenti artık dile geliyordu; “Enstitü NATO binası oluyor! NATO, NATO...” NATO da neydi?

North Atlantic Treaty Organization. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü.

 

Amerika ile ihanet anlaşmalarının bedeliydi bu. Bundan iki yıl önce de sınırların ötesinde, Kore’de, adı sanı duyulmamış bir dağın eteğinde Mehmetçik kanıyla ödedi o bedeli. Memleketin dört bir yanında kurulan Köy Enstitülerinin kapısına bir bir kilit vurularak ödenmeye devam edecekti.

Kızılçullu'ya, Savaştepe’den gelmişti, kız öğrenciler. Kız erkek okulları ayrılmıştı. Fatma Şen (Çakır Fadime) en başarılı öğretmen adaylarından biriydi. O günden sonra bilincine çıkan bir gerçek vardı; Köy Enstitüleri, Türkiye için ne kadar büyük umutsa, NATO için o kadar büyük tehditti.

Bu gerçeği ömür boyu anlattı durdu; Amerikan conilerinin eğitim ocaklarını kirli postallarıyla çiğnediği, yüreklere ateş düşüren o uğursuz günü... Her seferinde aynı acıyla, aynı öfkeyle, gözlerinde yaşlarla.

82 yaşında hayata gözlerini yumana kadar, hasta yatağında bile, “Bu ihanet, bu işgal unutulmamalı. Büyük zaferimizle, Cumhuriyetimizle hesaplaştılar o gün. Amerikan askerleri eğitim ocaklarımıza çöreklendi, o kutsal alanları kirli postallarıyla çiğnedi.” diye anlattı.

Mediha Demirağ, annesine tuttuğu güncesinden, olanları onun ağzından aktardı:

“18 Şubat 1952. Kızılçullu’daki okul hayatımız hayatımız güzel çalışmalarla dolu dolu geçerken, Türkiye’nin NATO’ya girdiği ve okulumuzun NATO binası yapılacağı haberiyle sarsıldık. Kızılçullu Köy Enstitüsü kapatılacak, biz Bolu’daki yeni okula gönderilecektik. Hazırlıklar başladı.

“Biz henüz ne olduğunu anlayıp, okulu boşaltmamışken Amerikan askerleri çekirge sürüsü gibi doldu. Okulumuz adeta işgal edildi. Emek emek yetiştirdiğimiz bağlar, bahçeler sökülüyor; enstitüye ait izler tek tek siliniyordu. Tanık olmak çok acıydı. Bahçeler, üzüm bağları, meyve ağaçlarıyla birlikte hayallerimiz de tarumar ediliyordu. Son akşam, tahta bavullarımızın üzerinde birbirimize sarılıp sessizce ağlıyorduk. Okul müdürümüz bize yaklaştı, hedeflerimizden vazgeçmememizi, köy enstitüsü ruhunun kolay pes etmeyeceğini söyledi. O gece çok uzundu.”

YÜCEL VE TONGUÇ’UN GÖREVDEN ALINMASI

“Aslında bu süreç 1946’da Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un görevlerinden alınması ile başlamıştı.” diye anlattı Fatma Öğretmen. “Sistem yavaş yavaş değiştiriliyordu. 1947'de Marshall Planı devreye girdi. İktidar, Türkiye'nin NATO’ya girmesi için kurban üstüne kurban verdi. 1950'de 20 bini aşkın Türk Askeri Kore'ye savaşa gönderildi. Sıra enstitülerimize geldi. Önce karalama kampanyaları başladı. Kız erkek ayrılmalıymış. Köy Enstitülerinde ahlaki bozulmalar gözlemleniyormuş.

“Yalanlar yalanlar... Oysa Cumhuriyetin aydınlanmasına en büyük katkıyı sağlayacak birikimle donatılan öğretmenler o günkü Amerikancı iktidarların işine gelmemişti.

Feodal yapıya sırtını dayayan Amerikan iş birlikçileri bu söylentileri köpürtüyordu. Sonunda bu anlayışa teslim olundu. Önce erkek arkadaşlarımızla ayrı ayrı çalışmalara katılmaya başladık. Artık birlikte harmandalı oynayıp, kirizmaları kazıp fidan dikmiyorduk.

Özellikle kız öğrenciler fazlasıyla kısıtlanıyor pek çok çalışmaya katılmıyordu. Yemekhaneye bile ayrı gruplar halinde gidiyorduk. Sonunda kız öğrencilerin Kızılçullu'ya taşınmasına, erkek öğrencilerin Savaştepe’de kalmasına karar verildi.

“Enstitüdeki heyecanı ve yükselen değeri yok etmenin yöntemlerinden biriydi bu. Buna rağmen, oradan yetişen öğretmenler yeni gelen öğrencileri aynı sistemle öğretmenliğe hazırlıyordu. Kızılçullu artık bir kız okuluydu. Öğrendiğimiz sistemle toprağı işliyor, bağlarımızı, meyve ağaçlarımızı çoğaltmaya devam ediyorduk. Kültür derslerimizden en çok tarih dersini seviyordum.

Öğretmenim tahtaya kaldırdığında yakın tarihimizden bir örnek verir, ‘Fatma Şen anlat bakalım.’ derdi. Kalbim yerinden fırlayacak gibi heyecanla anlatmaya başlar, ağlama krizlerine girerdim. Öğretmenim boynuma sarılır, birlikte ağlardık. Vatan, bayrak sevgisi tarih bilinciyle gelişir, güçlenir, tarihimizi bilmeden bugünü anlayamayız.”

O gün elinde tahta bavuluyla okuldan sürgün edilen her genç kız, Cumhuriyet Devrimi’nin ışığını taşımaya ant içti. Hepsi eğitim ordusunun çelik disiplinli birer neferi oldu. Bazısı Fatma Şen gibi o ışığı evladına devretti.

YIKIM SÜRECİ

Öğretmen kızı Mediha Demirağ da, yıkım sürecini şu sözlerle tarif ediyor:

“1954 yılında, 6234 sayılı yasa çıkarıldı ve Köy Enstitüleri resmen kapatıldı. Adı ‘İlköğretmen Okulu’ olarak değiştirildi. Annem o altı yılın ilk mezunları arasındaydı. Ama o bu adı hiç kabullenmedi… O kendini hep bir Köy Enstitülü olarak gördü. Öyle tanıttı. Çünkü o okul, sadece bir bina değil; bir inanç, bir ışık, bir devrimdi. On dört yıl boyunca bu ışık, yurdun dört bir yanına dağıldı. Ellerinde kitap, yüreklerinde memleket sevdasıyla yürüyen bu eğitim neferleri; Cumhuriyetin özünü köylere taşıdı, halkı uyandırdı. Bu sessiz devrim, dostta hayranlık, düşmanda ise korku yarattı. Türkiye’nin NATO’ya girmesinin ardından, teslimiyetçi iktidarlar eliyle Cumhuriyet’in kuruluş değerlerine dönük saldırılar arttı. Dışarıya borcu olmayan Türkiye, borç batağına çekildi.

Bu süreçte Cumhuriyet ve Atatürk Devrimlerini savunan vatanseverler etkisiz hâle getirildi. Güzel ülkem teslimiyetçi, çıkarcı yöneticiler yüzünden ABD’ye, AB’nin rotasına sokuldu. Ancak süreç gösterdi ki, Türk milletini birleştiren en önemli harç Atatürk ve Cumhuriyet.

CUMHURİYET’LE HESAPLAŞMANIN KARARGÂHI

1912’de Türkiye’deki ilk diplomatik misyonunu İzmir’de açan ABD, Buca’nın Şirinyer bölgesini bir koloni merkezi olarak benimsedi. Amerikalıların yerleştiği bölgede bir Amerikan Koleji de yer alıyordu. Adnan Menderes, kolejin mezunlarından biriydi.

Yaygın misyonerlik faaliyetleri nedeniyle okul Atatürk tarafından kapatıldı. Daha sonra Kızılçullu Köy Enstitüsü’ne dönüştürüldü. 1952 yılında Kore’de verdiği yüzlerce şehidin karşılığında NATO’ya üye olan Türkiye, İzmir Kızılçullu Köy Enstitüsü binasını Başbakan Adnan Menderes'in kararıyla NATO’ya tahsis etti. Bu, planlı bir hesaplaşma operasyonuydu.

 

Kaynak: Editör:
Etiketler: Devrim, ocağından, NATO, işgaline:, Kızılçullu,
Yorumlar
Haber Yazılımı