Karlıkaya: BANVİT'te yetki Tek Gıda İş'te..!
Haber
19 Aralık 2022 - Pazartesi 14:33 Bu haber 1911 kez okundu
 
Karlıkaya: BANVİT'te yetki Tek Gıda İş'te..!
Türk İş 'e bağlı Tek Gıda İş Sendikasının Bandırma İrtibat Büro Başkanı Suat Karlıkaya , BANVİT'te sendikalarının toplu iş sözleşme yetkisini aldığına dikkat çekerek, Tek Gıda İş'in yetki sürecinde yaşadıklarını ve verdiği sendikal mücadeleyi Gazeteci-Yazar Engin Arıcan'a anlattı..
Bandırma Haberi
Karlıkaya: BANVİT'te yetki Tek Gıda İş'te..!

 "Biz 2020 yılı Kasım ayı gibi bir yetki belgesi aldıktan sonra Banvit yöneticilerine bu yetki belgesine itiraz etmemelerini belirttik. Çünkü bir an önce masaya oturulması gerektiğini, işçilerin bir beklentilerinin olduğunu ve çalışma koşullarının çok iyi olmadığını, ücretsel olarak çok iyi olmadığını belirttik ama BRF şirketinin Türkiye yetkilileri bunun kendilerinin yetkileri dahilinde olmadığını belirterek yetki belgemize itiraz ettiler. Davamız Balıkesir’de görüldü. Maalesef bilirkişi raporları, Türkiye’deki yargı sisteminin yavaşlığından dolayı 2022 yılı Mayıs ayında davamız sonuçlandı. Mayıs ayı başında Yerele Mahkeme ;“TEKGIDA İŞ Sendikası burada yetkilidir” dedi.

İSTİNAF MAHKEMESİ HAKLI OLDUĞUMUZU VE YETKİLİ SENDİKA OLDUĞUMUZ KARARINI VERDİ

Daha sonraki süreçte BRF yetkilileri yine bize geldiler. Görüşmemiz gerçekleşti kendileriyle. Genel Merkezde Genel Başkanımız ve BRF Üst Yöneticilerinin katılımıyla. Biz orada onlara da söyledik; işçilerin artık dayanamayacağını, artık açlıkla mücadele ettiklerini ifade ettik. İtiraz edilmemesini ve bir an önce sözleşmeye başlanılmasının iki tarafın selahiyeti için iyi olacağını belirttik. Ancak yine BRF yetkilileri, “bu bizim yetkimiz dahilinde değildir” diyerek maalesef İstinaf Mahkemesi yolunu seçtiler. Yapabilecek hiçbir şey yok bu konuda. Biz de bu itiraz gerçekleşince fabrikadaki arkadaşlarımıza fazla mesai vazgeçme dilekçesi verdirdik ve yaklaşık olarak 4 aydır da arkadaşlarımız fabrikada fazla mesaiye kalmıyorlar. Yasal bir hak çünkü. Siz yasal hakkınızı kullanırsanız biz de yasal hakkımızı kullanırız noktasında hareket ettik. Biz istiyoruz ki bir an önce Toplu Sözleşme olsun. İşçilerin de beklentisi bu noktada. Geçtiğimiz ayda İstinaf Mahkemesi yine bizim haklı olduğumuzu ve yetkili Sendika olduğumuz kararını verdi. Bu sefer “itiraz etmeyin” demedik. Çünkü önümüzde Yargıtay süreci var. Yargıtay süreci, Keskinoğlu, Boles Ege Tavuk firmalarındaki sürece bakıldığında yaklaşık 3 aylık bir süreç Yargıtay’dan karar çıkma süreci. Teknik incelemeyi İstinaf Mahkemesi hakimleri yapıyor yeni sistemde. Ocak sonu Şubat 15’ine kadar da Yargıtay’dan kesinleşmiş kararın çıkmasını bekliyoruz. Yargıtay’ın onamasından sonra da artık itiraz hakkı kalmıyor. Artık tarafların masaya gelmesi için TEKGIDA İŞ Sendikasının çağrısıyla beraber masa görüşmeleri başlayacak. O süreçten sonra da buradaki Toplu İş Sözleşmesi görüşmeleri başlayacak. İşçi arkadaşlarımız da sabırsızlıkla bunu bekliyorlar. Bu sözleşmeden sonra da Bölgede çalışma yaşamını çok etkileyecek iyi örgütlenmelerin önünü açmış olacağız.

BANVİT ÖRGÜTLENMESİ ÇOK ÖNEMLİ BİR ÖRNEK

Ne değişecek mesela?

Ben her zaman sınıf mücadelesinin, işçi mücadelelerinin içerisinde bulunmuş birisiyim. Nestle’de, Sütaş’ta, Tekel’de, Cargill’de, bunların hepsinin içerisinde bulunmuş birisiyim. İşçiler temelde şuna bakıyorlar, kazanmaya bakıyorlar. Genelde çalışan işçi arkadaşlarımız, “bu olursa iyi olur”dan ziyade mesela Banvit işçisi Toplu İş Sözleşmesiyle beraber bir kazanım elde ettiği zaman, Banvit’te çalışan işçinin eşi Has Tavuk’ta çalışıyor, diğerinin kocası Bu Piliç’te çalışıyor, bunların hepsi birbirini tetikliyor. “Bu şartları elde edebilmenin yolu ne? niye biz bekliyoruz, işveren vermiyor, ne yapabiliriz?” O zaman “Biz de Sendikalaşalım”ı düşünecek. O kazanç bunu devam ettirecek. Banvit işçisi Toplu Sözleşme ile beraber daha çok kazanç sağlayacak. Çalışma yaşamı daha düzelecek. İçeride gördüğünüz bir çok eksiklikler, Sendikal yaşamı herkes biliyor ki , toplu sözleşmeler orada “ben istedim oldum”dan ziyade Sendikayla birlikte danışılarak bütün uygulamaların yapılacağı bir sistem. “Şu kadar maaş veriyorum”dan ziyade “bunu almalıyız”la beraber toplu pazarlık ve yasal grev hakkının olduğu bir süreç yaşanacak. İyi bir sözleşme imzalandığı zaman diğer fabrikalar da onu görecekler, diyecekler ki,“Banvit bir yola girdi, bu yola girdikten sonra da bunu başardı”... Süreç uzun bir süreç mi? evet uzun bir süreç. Türkiye’de zaten işçi olmak zor bir şey. Kalabalık olmana rağmen sesini duyabilen çok az kişi var. Özellikle siyaset, maalesef ki Türkiye’de geçmişten bugüne işçinin sesini duymuyor. İşverenin sesini daha çok duyuyor, sen yatırım yapacaksın diyor. İşçi kendi sorununu kendi çözebilmeli. İşte BANVİT örgütlenmesi bunun için çok önemli bir örnek olacak.

Bandırma’nın kazanımı ne olacak? Çalışanlar açısından bir kazanım. Bandırma yaşamını nasıl etkileyecek?

Bir işçi 5 bin lira maaş alıyorsa marketini, pazarını, faturasını ancak öder. Ama bir işçi 8-10 bin lira maaş alıyorsa cebinde para kalır. O zaman ne yapar; marketten daha fazla alışveriş yapar. Veya çay içmeyeyim cebimde param yok diyen işçi çay bahçesine gider, ailesiyle beraber bir lokantaya gidip bir sosyo-ekonomik olarak da Bandırma’ya bir katkı sunar. Ben Bandırma’nın otuz yıl öncesini biliyorum. Baktığınız zaman şimdi bir çok insan köylerden gelmiş, fabrikalarda çalışıyor, sendikalılar hariç asgari ücretle çalışan bir çalışma hayatı kurulmuş Bandırma’da. Benim cebimde para varsa ben harcarım. Şimdi Toplu Sözleşmeyle fazla maaş alan işçi bu parayı ne yapacak, alışverişini rahat yapacak, faturasını rahat ödeyecek, aile yaşamı rahat olacak, yaşaması gereken sosyal hayatı yaşayabilecek, çoluğu çocuğu rahat edecek, ekonomiyi canlandıracak. İşçi, ticaretin içerisinde bu parayı kullandığı zaman, ekonomik olarak diğer esnaflar da kazanacak. Ekonomik olarak Bandırma’ya katkısı olacak.

İŞÇİNİN EMEĞİNDEN BAŞKA SERMAYESİ YOKTUR

SENDİKALAŞMA ANAYASAL HAKTIR

Peki genelde işveren kesimi Sendikal konularda, işyerlerinde Sendikal örgütlenmeler konusunda çekimser olmanın ötesinde karamsar, karşı. Bunlar benim sermayeme, ortak olacaklar kaygısı içindeler. Sanki Sendikanın fabrikaya girmesi o fabrikayı karıştıracakmış gibi algılıyorlar. Bu konuda sendikaların örgütlenmesine karşı direngenliği nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şöyle ifade edeyim; Genelde işverenlerin, patronların işçiye tabiridir; “Biz bir aileyiz, aramıza üçüncü şahısları sokmayalım”. Sendikayı aile yaşamında bir kuma gibi görürler. “Aramıza başka birini sokmayalım” gibi görürler ama şu olay var; zaten işçi daraldığı için, Banvit işçisi darda olduğu için, çıkacak yol bulamadığı için Sendikaya geldi. İşverenin bakış açısı; “ben işçiye ekmek veriyorum” oluyor. Kimse babasının hayrına ekmek vermiyor. Ayşe, Fatma, Ahmet’i tutup da gel sen bu fabrikada otur da ben sana maaş vereyim” değil. Senin o işçinin emeğine ihtiyacın olsun. Bu emek, pazarlamalıdır. İşçinin emeğinden başka sermayesi yoktur. Ve bu emeğini satmak zorundasın. Ama patron şöyle düşünüyor, mal benim diyor. Mal senin derken, fabrika kuruyorsun, devletten teşvik alıyorsun, işçinin ödediği vergiyle alıyorsun, devlet cebinden kafasına göre vermiyor, nereden geliyor bu gelir? Yağ alıyorum vergi ödüyorum, ekmek alıyorum vergi ödüyorum, maaş alıyorum 20-25-30 vergisini ödüyorum. Devlet bu vergiyi alıyor, işverene teşvik veriyor. Teşvikleri alırken, devletin yasal imkanlarını sonuna kadar kullanırken, devletin Anayasada güvence altına almış olduğu Sendikalaşma hakkını kullandığı zaman niye buna karşı çıkıyorsun? Zaten ülkemizdeki sıkıntılardan bir tanesi de bu; Yasaların niyeyse, işçilerin lehine işlememesi. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Patron, “üçe çalıştırmak varken, niye beşe çalıştırayım”ın derdinde. Çünkü patron, “ben bunlara ekmek veriyorum” olarak görüyor. Patron ekmek veren pozisyonundan gördüğü için böyle saçma bir düzen var. Bizim kırmaya çalıştığımız düzen bu. Patronlar belki 10 kişi, 100 kişi. Biz binlerceyiz. Ama patronların dediği oluyor. TOBB veya TÜSİAD bir şey talep ettiği zaman, nasıl oluyorsa hükümetler bunu bir emir gibi telakki ediyorlar. Bunları defalarca görüyoruz. Ucuz işçilik bizi bir yere götürmüyor. Nitelikli elemanın yetişmiyor, ayrıyeten de insanlar geçinemiyorlar. Bu, geçinememek sıkıntısı zaten. Önümüzdeki günlerde bu sosyal patlamalara sebep olacak. Bugün asgari ücret zammından konuşuluyor. Oysa ki asgari ücret taban ücrettir. Asgari ücretle çalışmak zorunda değilsin ki. Asgari ücret, “bunun altına inemezsin” gibi bir mantıktır. Ben asgari ücrete mahkum değilim, ben hakkım olanı Toplu Sözleşmeyle alabileceğim bir sistemi kurmak için çabamız. Patronların karşı karşıya gelmesine ben anlam veriyorum. niçin; patronlar karşı karşıya gelirler, çünkü kendi parasını sendikaya değil işçiye verecek bunu anlayabilirim. Ama işçinin bu konuda biraz daha cesur olması lazım. Mücadeleci olması lazım. Ne verecekleri değil, ne alacakları konuşulunca işçi sınıfı kazanacak bu ülkede. İnsanları işi ile tehdit ediyorlar. Sendikalaşmadaki önem bu.

BİZ İŞÇİ SINIFI MÜCADELESİNDEN SİYASETİ AYIRIYORUZ

AMA SİVİL TOPLUMUN İÇERİSİNDE OLMALIYIZ

Yetki süreci içerisinde Bandırma kamuoyundan, kitle örgütlerinden gerekli desteği aldığınıza inanıyor musunuz?

Bu konuyla ilgili muhakkak bir çok sivil toplum örgütleriyle de görüşüyoruz, siyasi partilerle de görüşüyoruz. Ziyaretleri oldu. Görüşüldü o desteği aldık ama bunu Bandırma olarak nitelendirmekten ziyade Türkiye olarak genelleme yapalım. Sivil toplumlar veya siyasi partiler bu mücadelenin şifresinde bana göre yeterli. Zaten düşünmüyorum. Bu benim şahsi düşüncem. Ha, bunu değiştirebilmek... Bizim TEKGIDA İŞ olarak bazı hayallerimiz de var. Bunu başarabilirsek, işçinin katılacağı 1 Mayıslar... Banvit işçisinin, Adin işçisinin veya Etimaden işçisinin, bütün işçilerin katılacağı Bandırma meydanında yapılacak 1 Mayıslar... Bunu hayal ediyoruz. Kafamızdaki olayı bazıları sadece Bandırma’da yetki alabilmek olarak görüyor ama biz bütün işçilerin Bandırma’da meydanda olacağı 1 Mayıslar istiyoruz. Şu anda sivil platformların içinde söz beyan etmekten ziyade Banvit örgütlenmesine ağırlık vermiş durumdayız. Bunu başardığımızda zaten Banvit’teki arkadaşlarımız da bu işin içerisinde muhakkak olacaklar. Biz işçi sınıfı mücadelesinden siyaseti ayırıyoruz. Sivil toplumun içerisinde olmalıyız, çünkü işçi sınıfı hareketleri sadece Banvit’in örgütlenmesiyle bitebilecek bir süreç değil bu ülkede. İşçi hareketlerini büyütebilmek zorundayız.

Bu ülkenin geleceğini kuracak olan işçi sınıfıdır. Bilinçli bir işçi sınıfı, ‘80’lerde olduğu gibi hakkının, hukukunun bilincinde olan. Bizim ülkemizde maalesef 80 ihtilalinden sonra İLO sözleşmeleri, AB müktesebatları gibi şeylerle devletin vermiş olduğu bir mantıkla bizim işçi hakları kazanılmıştır. İşçiler, çoğu kendi haklarını mücadele ederek kazanmamıştır. Bunu sağlayabilecek bir yapı da temelde başlıyor. Bunu sadece Bandırma olarak düşünmeyin, bu mücadeleyi Türkiye’ye yayacağız. Örgütlenmeyi Türkiye’ye yayacağız. Sendikaların  görevi bu aslına bakarsanız. Biz TEKGIDA İŞ Sendikası olarak susmaktan ziyade bu dönemlerde, daha çok mücadeleci bir kimliğe bürünmek istiyoruz. Örgütlenme yapıyoruz. Çünkü, Bir çok sendika tam da işçinin ihtiyacı olduğu bu dönemde, insanların ekonomik krizle boğuştuğu bu dönemde, geri plana atıyor kendisini. “...örgütlenme olmaz, işçi mağduriyeti olur, bu işçi bize yük olur.. .” gibi mazeretlerle. Biz bu mantığı hiç önemsemiyoruz. En çok örgütlenmeyi sendika olarak son 2-3 yılda yaptık.

Banvit işçisini bağlayan bir süreç değil bu süreç. Bu süreci göreceksiniz ki, Toplu sözleşmeyi yapıp BANVİT işçisiyle beraber diğer fabrikalara da sıçrayacak. Belki Bandırma’nın, Susurluk’un, bu bölgenin işçilerinin daha iyi şartlarda çalışabilmesi ile beraber daha da büyüyecek bir süreç. Bunu hep beraber göreceğiz ve yaşayacağız. Bizim hayallerimiz çok büyük. Biz sadece Banvit’i örgütleyelim konsantresinde değiliz. Yetki almak, süreci tamamlamıyor. Sadece yetki almak değil bizim amacımız bilinçli işçiyi oluşturabilmek. Banvit’te o bilinçli işçi oluşacak,  diğer fabrikalarda da başardığımız noktada burada çalışma yaşamını değiştireceğiz. Belki bu bölgenin sosyo-ekonomik yapısı bile değişecek. Firmalar para kazandığı zaman, “ben bu parayı Bandırma’ya bırakayım” demiyor. Bandırma’ya bırakmıyorlar o kazandıkları paraları, alıyor götürüyorlar. Ama işçi, Bandırma’da kazandığını Bandırma’da harcıyor.

Şöyle bir şey var sendikacılık konusunda, genelde işveren kesiminin ‘aman işyerime sendika girmesin’ anlamında refleksi var ya, oysa ki sendikacılık bir anlamda o üretim biriminin daha düzenli, daha disiplinli, çalışmasını beraberinde getiriyor. Sendika sadece bir işyerine girmek için ya da yetki almak için mücadele etmiyor. O sendikacılık ilişkisi beraberinde sendikalı işçinin o tesiste daha üretken, daha disiplinli, daha programlı çalışmasını da beraberinde getiriyor. Aynı zamanda senin de ifade ettiğin gibi ihracata dönük olan fabrika tesislerinin yurtdışında ürünlerini pazarlamasında üretim birimlerinin sendikalı olması bir avantaj. Dezavantaj değil. İLO kapsamında Avrupa’daki bir çok işletme otomatik olarak o işyeri için bir pozitif ayrım noktası oluyor. Bunları işveren kesimi göremiyor mu? Aslında senin de dediğin gibi işçinin bilinçli olması, sermaye kesiminin, işletme sahibinin de aslında çalışma yaşamı konusunda bilgili ve bilinçli olmasını da beraberinde getirmiyor mu?

Bu konuya zaten yüzde yüz katılıyorum. Kurumsal firmalar zaten sendikalı çalışıyorlar. Dediğiniz gibi bugün asgari ücretle çalıştırmadığı için bir çok işletme işçi bulamıyor. Sen işçi değil, köle arıyorsun. Sen gece gündüz çalışıyor, bankamatiğe gidiyor, verilen paraya bakıp lanet olsun bu iş yapılır mı deyip lanetayn yapmaya başlıyor. Ama maaşı iyi olsa bu insanın şunu yapacak, “aman işime sahip çıkayım” diyecek, bir yapıyorsa iki yapmaya çalışacak. İşine sahip çıkabilmek adına bunu yapacak.

Sendikalı işyerleri, şirketler kolay kolay batmazlar. Dikkat edin, krizlerde batanlar en çok sendikasız işletmelerdir. Ben sendikalı olup da batan işletme görmedim. Biz sendika olarak , “ürettiğimizi tüketelim” mantığıyla bir markete gittiğimiz zaman sendikamızın örgütlü olduğu şirketin ürünlerini alıyoruz. Örgütlü olduğumuz bir fabrikada sendikalı olmayan bir işletmenin ürünü kullanılmaz. Ne yemekhanesinde kullanılır, ne satınalımında.. biz buna izin vermeyiz. Sendikalı işletme daha güçlü olur. Bunu yaşayabilmek önemli olan. Bunu gördükleri zaman nitelikli eleman bulacaklar, kalifiye eleman buldukları zaman bir kişinin yapabileceği işi üç kişiye yaptırırken, bir kişi zaten yapabilecek rahat bir şekilde çünkü, o insan da isteyerek çalışacak, oradan emekli olacak. Bunun faydaları. Ama bunu göremiyor işverenler. İşverenler genelde kaba hesap makinesi ile hesap yapıyorlar. Kurumsal olamayan kurumlar genelde sendikalaşmaya karşı çıkıyor, ama genelde bizim örgütlü olduğumuz işyerlerinde şunu söylüyor işverenler;  “niye bu zamana kadar uzatmışız, keşke zamanında sendikalı olsaymışız daha düzenli olacakmış” diyorlar. Çünkü muhatabın tek oluyor; Sendika. Sorun varsa tek tek insanlarla uğraşmıyorsun, sendikayla çözüyorsun. Böyle de bir avantajı oluyor.

Kaynak: Editör:
Etiketler: Karlıkaya:, BANVİT'te, yetki, Tek, Gıda, İş'te..!,
Yorumlar
Haber Yazılımı