Askeri uzman, güvenlik uzmanı ya da askeri stratejis değilim ama hiç biriside olmam gerekmiyor. 2023’ür son aylarından Ekim ayında yaşananlar, tanık olduklarımız  bölgesel ve uluslar arası  alanda yaşananlara baktığımız zaman herkesin olup-bitenleri anlamak, sorgulaması anlamında hepimize bir şeyler söylemek hakkını veriyor.

Ülkemizi yakından ilgilendiren, bölgemizde bana ne diyemeyeceğimiz olaylar, vakalar yaşanıyor. 01.10.2023 tarihinde saat 09.26’da İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Atatürk Bulvarı girişine araçla gelen 2  terörist tarafından saldırı girişiminde bulunuldu ve  girişim,  polislerimiz tarafından başarıyla engellendi. Ardından ise hem yurt içinde  ve hem de sınırlarımızın ötesinde  Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de PKK ve YPG’ye ait  terör yuvalarına dönük kapsamlı operasyonlar başladı. Hava Kuvvetleri tarafından savaş uçakları ve İHA’lar SİHA’lar aracılığıyla  teröristlerin yuvalandığı merkezler vuruldu.

Bir gerçeği artık ezberledik ve hepimiz çok iyi biliyoruz ki. Türk güvenlik güçleri ve TSK, K. Irak ve K.Suriye’de PKK ve YPG’li terör kamplarını vurmadı ve mücadele ederek, savaşmadı. Savaştığımız güç ve düşman yıllardır PKK ve YPG  terörünü besleyen ve hamilik yapan ABD idi.

Yeni mi, hayır.!

Çok değil, 2016 yılında FETÖ’cü  15 Temmuz hain darbe kalkışmasının  önünde ve arkasındaki güç de ABD idi.251 yurttaşımızın şehit olmasına ve 2000’den fazla yurttaşımızın da yaralanmasının faili  ve yaşanan olayların baş aktörü ABD idi.

Hangisini yazalım. Başbakan Menderes ve iki Bakanın idam edilmesine kadar varan  27 Mayıs askeri darbesinin de, Deniz Gezmiş ile iki arkadaşının idam edilmelerine kadar uzanan 12 Mart askeri faşist darbesinin mimarı da ABD idi. Karanlık ve kanlı çark devam etti. 12 Eylül 1980 askeri faşist darbesiyle ‘our boys’lar cinayetlerine ve zorbalıklarına devam etti. Aradan geçen yıllarda rejimi ayar etmek anlamındaki 28 Şubat müdahalesi gibi sayısız müdahale girişimi yaşandı ve 2016  yılı 15 Temmuz’unda ABD bir kez daha FETÖ’cü asker kılıklı teröristlerle sahneye çıktı ve Türkiye, Türk halkı   demokrasiye sahip çıkarak, şanlı bir direnişle destan yazdı, bu kez amaçlarına ulaşamadan yenildiler.

Türk halkının belleğine ama en önemlisi  deneyim ve bilgisine inanmak, güven duymak gerek. Zor da olsa öğreniyoruz ve darbecilik, darbe severlik toplumumuzda hızla tarih oldu, oluyor.

Ögrendiklerimiz ve deneyimlerimiz, kazanımlarımız çok büyük oldu. Bir de darbe şakşakçılarını, darbe severleri ve FETÖ’cü hainleri gördük ve tanıdık. Ceplerinde taşıdıkları TC kimliğini kartvizit olarak taşıyan,1 ABD dolarına ruhlarını  satmış, vatan ve millet düşmanlarını gördük ve aşina olduk. Dedik ya yaşadıklarımızdan, tanık olduklarımızdan hangisi sıralayalım. Öğrendik ve öğreniyoruz. Keza, emperyalizme karşı dünyada ilk milli kurtuluş savaşını başarıyla vermiş bir ulusun çocukları olmamıza karşı on yıllardır emperyalizim ve kapitalizm  sözcüğünü bile kullanamayan ve suç olarak görülen bir ülkede ne yazık ki yaşıyorduk. ’Bağımsız Türkiye’ demek, ’Kahrolsun ABD emperyalizmi’’ demek bile bir suç ve bir soruşturma konusuydu.  Bu geç de olsa çok şükür  bitti.

Bu kadarı da fazla oldu demeyin. Ölen, sakat bırakılan insanlarınıza, yetim kalan çocuklarınıza bakın ağlanmayın. Atalarımız boşuna söylememiş ki, beterin beteri var diye..

Ekim ayının ilk günlerinde  İsrail’in işgali altındaki Gazze’de  bir avuç Filistinli silahlı direnişçinin başlattığı ‘Aksa Tufanı’ baskını sonrası Siyonist ve faşist İsrail yönetiminin başlattığı soykırıma ve vahşet karşısında  söylenecek söz mü kaldı. İnsanlık,21.yüzyıl dünyasında sergilenen vahşet ve soy kıyımı ibretle, çaresizlik içersinde izliyor. Küresel imparatorluğun celladı ABD yine ölüm kusan uçak gemileri ile yine devrede ve yine  baş rolde.

Bildiğimiz tek şey var: Celladı da iblisi  iyi tanıyor ve iyi biliyoruz. Binlerce gencimizin, insanımızın katili bugün Filistin de çoluk çocuk demeden yeni cinayetlerin ve soy kırımlarının peşinde. İnsanlardan söz ediyoruz ve bu insanlar işgal edilen topraklarında özgürce, egemen  bir ulusun çocukları olarak yaşamak istiyor ve ‘hayvan’ olarak nitelendirilip, yok edilmek isteniyorlar.

Hamas’ın izlediği yol ve kullandığı yöntem ayrıca tartışılır. Bu nokta da önemli olan nokta, bir halkın haklı mücadelesi ve özgürlük arayışıdır. Türkiye halkı, Filistin halkının haklı mücadelesinin yanındadır.

Esen kalın…